İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, İzmir’de yaşanan COVID-19 süreci ile İzmir Valiliği faaliyetleri ve İzmir Gündemi hakkında bilgi vererek Gazeteci Ece İçmez’in sorularını yanıtladı.
Sayın Valim öncelikle biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Konya’da, 1964’te dünyaya geldim. 1986’da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdikten sonra 1987–1990 yılları arasında Dernek Denetçiliği yaptım. 1990’da Kırşehir Kaymakam Adayı olarak mülkî idare amirliğine adım attım. Yapraklı ve Beydağ kaymakam vekilliği görevlerimin ardından, İngiltere – Oxford’da yurt dışı stajımı tamamladım. Doğankent, Kemaliye ve Şarkikaraağaç’ta kaymakamlık, Artvin’de vali yardımcılığı görevlerimi ifa ettim. Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği Genel Müdürlüğü görevimi takiben Fransa-Paris’te 5 ay süreyle dil eğitimi ve Fransız İdarî Sistemi üzerine incelemelerde bulundum. 2004’te daire başkanı olarak atandığım Mahallî İdareler Genel Müdürlüğünde, 2006’da genel müdür yardımcılığı, 2010’da ise genel müdürlük görevine getirildim. 3 Mayıs 2013 tarihinden itibaren Sinop Valiliği, 16 Şubat 2015’ten itibaren Bingöl Valiliği ve 13 Haziran 2017’den itibaren Aydın Valiliği görevlerini yürüttüm. 09 Haziran 2020’den bu yana da vali olarak güzel İzmir’e ve İzmirlilere hizmet etme gayretindeyim. Evli ve 4 çocuk babasıyım.
Göreve başladığınızda İzmir, COVID-19 süreci ile mücadele içine girmişti. İzmir’in şu anki COVID-19 sürecini açıklayabilir misiniz?
Koronavirüs, tıpkı Aydın Valiliğim sırasında olduğu gibi İzmir’de göreve başladığım 2020 haziranında da tüm dünyada ve ülkemizde olduğu gibi İzmir’de de ciddi anlamda tehdit oluşturuyordu. Tabi burada devletimizin aldığı önlemler, yürütülen titiz çalışmalar, ilgili tüm kurum ve kuruluşların, sağlık çalışanlarımızın, kolluk kuvvetlerimizin, STK’larımızın ve daha aklımıza gelmeyen pek çok kesimin gayretlerine, vatandaşlarımızın olumlu yaklaşımı ve tedbirlere riayet etmeleri eklenince önemli yol kat edildi. Hatta aşılama çalışmalarının başlaması ve tam kapanma sürecinin etkisiyle -İzmir özelinde konuşuyorum- rahatladık. Aşılama oranının il nüfusunun % 82’yi bulduğu yani mavi kategoriye geçtiğimiz dönemde bu sanırım bir rehavet oluştu ki; vaka sayılarımızda artış gözlenmeye başladı. Gerek şahsi sosyal medya hesabımdan gerek valiliğimiz sosyal medya hesaplarından gerekse basın aracılığıyla vatandaşlarımıza sık sık çağrıda bulunarak tedbirleri elden bırakmamalarını istiyoruz. Bu vesileyle tekrar edeyim; lütfen koronavirüsü hafife almayalım. Maske-mesafe-temizlik kurallarına titizlikle uyalım. Hala aşı olmayan vatandaşlarımız aşılarını olsun. Elimizde şu an bu tedbirlerden daha etkili bir metot yok. Dünyada yok. O nedenle daha dikkatli ve duyarlı olmak, Sağlık Bakanlığımızın telkin ve tavsiyelerine uymak durumundayız.
Göreve başlamanız yakın zamanda 1 yılı doldurdu. Pandemi gölgesinde geçen ve oldukça yoğun bir trafik çerçevesinde ilerleyen 1 yılınızı nasıl değerlendirirsiniz? Pandemiyi ayrı tutarsanız, nasıl bir İzmir aldınız, nasıl bir İzmir var ve nasıl bir İzmir olacak?
Zaman hızlı akıyor, 1 yılımız geride kaldı. Tabi ülkenin 3. büyük kenti, Ege’nin incisinde mülki idare amiri olunca bizler için zaman mefhumu pek bir anlam ifade etmiyor. İzmir’i elbette; demokrasisi, kültürü, ekonomisi, eğitim düzeyi, sağlık altyapısı ve daha pek çok sistemi oturmuş bir kent olarak bulduk. Ancak nüfus yoğunluğu fazla ve belirli merkezlerde toplanmış bir büyükşehrin belli başlı sıkıntıları olduğu da yadsınamaz. Geride kalan zamanda bizlere en çok iletilen konuların başında ulaşım ve altyapı sıkıntıları yer alıyor. Onların çözümü noktasında merkezi idarenin ildeki temsilcisi olarak yerel yönetimler ile elimizden geldiğinde gayret ve iş birliği içerisinde hareket ediyoruz. İnşallah İzmir ilerleyen yıllarda, büyük sorunları çözüldüğünde, adına yakışır şekilde daha güzel bir kent kimliğine bürünecek.
İzmir genelinde vatandaşlara toplam ne kadar aşı uygulandı?
Sağlık Bakanımızın açıkladığı son verilere göre; ilimizde aşılanan vatandaşlarımızın sayısı 5 milyonu geçti ve ilk soruda da belirttiğim gibi ağustos ayının son haftası itibarıyla il nüfusunun %82’ye yakını aşılandı ve mavi kategoride yer alıyoruz.
İzmir Valiliği, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yeni tip Coronavirüs tedbirleri kapsamında açıklanan Ekonomik İstikrar Paketi’nde yer alan, bin lira tutarındaki nakdî yardımların, hak sahiplerinin evlerine gönderileceğini bildirmişti. İzmir’de şu zamana kadar kaç kişiye ne kadar yardım yapıldı?
İlimizde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı aracılığıyla, pandemi sürecinde, sözünü ettiğiniz yardımlar kapsamında 537 bin 106 kişiye toplam 551 milyon 261 bin 900 TL nakdî yardım ulaştırıldı.
30 Ekim’de yaşanan üzücü depremin ardından hasar görmesi nedeniyle yıkılan 33 okulun iş insanlarının desteğiyle yeniden yapılacağını açıklamıştınız. Bununla ilgili çalışmalar başladı mı? Yakın zaman içerisinde de AFAD ile ‘Afet Farkındalık Eğitimi İş Birliği’ protokolü de imzaladınız. Bunun hakkında da bilgi verir misiniz?
İlimizi derinden sarsan büyük depremde malumunuz, sadece konutlar değil okullarımız da ciddi hasar gördü. Bu doğrultuda yetkili kurumlarımız tarafından tespit edilip yıkılan 33 okulun yeniden yapım sürecini depremin akabinde kısa sürede başlattık. Ocak ayında da düzenlediğimiz ve kent dinamiklerinin bir araya geldiği toplantıyla bu okullarımızın yeniden yapım sürecini Büyükşehir Belediyesi ile sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla hızlandırma kararı aldık. Depremden önce riskli 50 okulu devlet olarak yıkmıştık, deprem sonrası yıkılan 33 okulu da İzmirli iş adamlarımız, sivil toplum kuruluşlarımız ve büyükşehir belediyemiz ile birlikte ayağa kaldıracağız. İzmir’de eğitim hayatının sekteye uğramaması için gerekli tedbirleri alıyoruz, almaya devam edeceğiz. Bugüne kadar gelinen süreçte, sağ olsunlar, hayırsever vatandaşlarımız ve iş insanlarımız elini taşın koydu ve okul temelleri atılmaya başlandı. İnanıyorum ki; ilerleyen süreçte bu hayırlı işe İzmir’in tüm ileri gelenleri destek olacak ve derslik açığımızı kısa sürede kapatacağız.
Afetler dünyanın önemli bir gerçeği. Önemli olan; başta insan yaşamını sonra diğer değerli unsurları korumak adına atılacak adımlardır. Afet farkındalık eğitimi iş birliği; ilimizdeki afet risklerinin azaltılması, afet ve acil durumlara hazırlık çalışmalarını, ‘2021 Türkiye Afet Eğitim Yılı’ kapsamında yürütülecek faaliyetlerin eşgüdüm, iş birliği ve koordinasyonunu kapsıyor. Bu anlamda Ege Üniversitesi ile İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü (AFAD) arasında sizin de belirttiğiniz gibi ‘Afet Farkındalık Eğitimi İş Birliği’ protokolü imzaladık. İzmir’imizin depreme hazırlanması ve deprem riskinin araştırılması noktasında, kentteki tüm üniversitelerle iş birliği içerisinde çalışma yürütüyoruz. Zeminimizde, 17 canlı fay hattı bulunuyor. Muhtemel depremlerin daha az zararla atlatılması yönündeki çalışmalara; tüm üniversitelerimizin, toplum bileşenlerinin, kamu kurumlarının, özel sektörün, odaların ve vatandaşlarımızın katkı sunması gerekiyor. Afet farkındalık eğitimi işbirliği; sadece deprem ile ilgili değil, ilimizdeki tüm afet risklerinin azaltılması, afet ve acil durumlara hazırlık çalışmalarını, ‘2021 Türkiye Afet Eğitim Yılı’ kapsamında yürütülecek faaliyetlerin eşgüdüm, iş birliği ve koordinasyonunu içeriyor.
İzmir Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı Zekeriya Mutlu geçtiğimiz günlerde sizleri ziyaret etti. Siz de göreve geldiğinizden beri pandemi olmasına rağmen sahada esnafı ziyaretlerde bulunuyorsunuz. Esnafın sizden ne gibi beklentileri oluyor?
İlimiz esnafının temsilcisi Zekeriya Bey’in ziyaretlerini memnuniyetle karşıladık. Pandemi döneminde epey sıkıntı yaşayan esnafımızın durumuyla ilgili değerlendirme ve istişarelerde bulunduk. Kendileri, doğrudan halka mal ve hizmet sunumu yapan esnafın, içinde bulunduğumuz zor süreçte iş potansiyelinin oldukça düştüğünü ifade etti. Esnaf ve sanatkarın nabzını en doğru tutan sivil toplum kuruluşu olarak, yaptıkları sokak çalışmaları ve rakamlarla destekledikleri raporları ve beklentilerini bize aktardılar. Gerek esnaf odalarından iletilen verilerden gerek kendi gözlemlerime dayanarak şunu söyleyebilirim ki; İzmirli esnaf ve sanatkâr, diğer şehirlerdeki meslektaşlarına nazaran daha şanslı. Esnafımız da bizi doğrular nitelikte; valiliğimizi, yerel yönetimleri, STK’ları ve -güçleri nispetinde- vatandaşlarımızı, yanlarında ve destekçi olarak gördüklerini kaydetmektedir. Kentin valisi olarak, ekonomimizin temel direği esnafımızın sorunlarının ve çözüm önerilerinin, üst makamlara taşınması noktasında elimizden gelen gayreti ortaya koyduğumuzun bilinmesini isterim.
Göreve geldikten 1 ay sonra sosyal medya hesabınız Twitter üzerinden “İzmirli gençler; İzmir’in en önemli sorunu nedir? İzmir’de en öncelikli yapılması gereken iş nedir? Bu mesajın altına veya #izmirinenönemlisorunu başlığı altına yazarsanız hepsini tek tek okuyacağım ve gerekenlere cevap vereceğim” demiştiniz. İzmir’in en önemli sorunları arasında yer alan sorunlar neler paylaşabilir misiniz?
Gençlerimizin fikirlerinin, hayata ve geleceğe bakışlarının çok kıymetli olduğuna inanıyorum. Ülkemizi emanet edeceğimiz, devletimizi-milletimizi daha müreffeh yarınlara taşıyacak kesim onlar. Daha önce de pek çok kez ifade ettiğim üzere, genç nüfus, bizim en büyük zenginliğimiz. Bu gerçekten hareketle, kendileriyle, en çok vakit geçirdikleri mecra olan sosyal medya aracılığıyla temas edip, değerli fikirlerini, İzmir’e ne kadar hakimler, İzmir’i ne kadar yaşıyorlar, bu güzel şehirde neleri eksik görüp biz idarecilerden neler bekliyorlar öğrenmek istedim. Elbette bu anlamlı ankete yoğun bir katılım gerçekleşti. Ve anladık ki; sadece de sosyal medyada vakit geçirmiyorlar. Gençlerimiz, şehrin sorunlarını yaşıyorlar ve yaşadıkları sıkıntıları çekinmeden de dile getiriyorlar. Yüzlerce farklı yanıt arasından en öne çıkanları, sosyal donatı alanlarının artırılması başlığı altında toplayabiliriz. Sportif faaliyetleri daha kaliteli icra edebilecekleri tesisler, kapsamlı kütüphaneler de talep ediyorlar. Gençliği sadece sosyal medyada değil, karılaştığımız her ortamda, programlarımızda zaman zaman da valilik makamında dinliyor, taleplerini yerine getirmek için elimizden geleni yapıyoruz.
Bana göre İzmir'in en önemli sorunu yağmur yağdığında sel basması diyebilirim. Rögar kapaklarının tıkanıklığı yüzünden İzmir yaşanan yağmurlar sonrası maalesef sosyal medyaya bile düşüyor, vatandaş eziyet çekiyor. Bu sorunu çözmek için ne gibi adımlar atılıyor ya da yere çöp atanlara para cezası gelse rögarların tıkanıklığı, denizin kirliliği gibi sorunlar azalmaz mı? Malum İzmir’i kirletenler yine İzmir’de yere, denize çöp atanlar… Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İzmir’in altyapı ile ilgili sıkıntılar olduğu hepimizin malumu. Görev alanı gereği kamu kurumlarının sorumluluğu olan konularda bizzat tarafımdan gereken denetimler yapılıyor ve ilgililere gereken talimatlar veriliyor Konunun asıl muhatapları olan büyükşehir ve ilçe belediyelerinin sorumluluğunda olan kısmında ise, gerek gördüğümüz aksaklıkları, gerekse vatandaştan bize gelen şikayetleri, ilgili birimlere yönlendirip takipçisi oluyoruz. Yere çöp atmanın idarî bir yaptırımı olmakla birlikte, 4,5 milyona yakın nüfusu olan bir medenî kentte her bireyin başına da polis-zabıta dikemeyiz, zaten dikmemeliyiz de… Herkes önce kendi vicdanının polisi-zabıtası olarak, topluluk içerisinde yaşamanın, genel halk sağlığını, toplum ve ahlak kurallarını önceleyerek hareket ederek yaşamalıdır. Önce kendimize, sonra diğer insanlara ve canlılara, doğaya… Özetle çevreye saygılı olmak, İzmir’i, ülkemizi, hatta dünyayı daha yaşanabilir hale getirmeye yetecektir diye düşünüyorum.
Sayın Valim bir gününüz nasıl geçiyor. Kaç saat çalışıyorsunuz?
Bir ilin mülkî idare amiri olmanın gereğiyle, mesai mefhumu gözetmediğimizin bilinmesini isterim. Bizler 8-5 tabir edilen şekilde görev ifa edemeyiz. Allah korusun bir deprem olur günlerce sahada sevk ve idare görevi yürütürüz, yeri gelir sabahın ilk ışıklarında bir orman yangını ile ilgili havadan gözlem ve koordine yaparız. Buna benzer birçok örnek verebilirim. Elbette kendimize ve ailemize ayırdığımız zamanlar da var. O anları da gündemi takip etmek ve iletişim kanalları açık olmak kaydıyla, dinlenmeye, okumaya ve birbirimize ayırmaya gayret gösteriyoruz.
Sayın Valim İzmir halkından istekleriniz var mı?
İzmir halkının, kıymetli hemşehrilerimizin, her daim sağlıklı ve huzurlu olması temennisiyle, bu güzel kentin kıymetinin bilinmesi hepimizin öncelikli isteği olmalıdır. Aydın, kültürlü ve misafirperver İzmirliler, inanıyorum ki; İzmir’in çok daha iyi yerlere getirilmesi için sorumluluk duygusuyla hareket edecek, hayatın her alanında ellerini taşın altına koymaktan çekinmeden, gayretle çalışarak, İzmir’e Avrupa’nın hatta dünyanın önde gelen kentlerinden biri olma kimliği kazandıracaktır.
Yavuz Selim Köşger Özgeçmişi
03.01.1964 tarihinde Konya’da doğdu. 1986 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdi. 1987–1990 yılları arasında Dernek Denetçiliği yaptı. 1990 yılında Kırşehir Kaymakam Adayı olarak mesleğe başladı. Yapraklı ve BeydağKaymakam vekillikleri ardından İngiltere – Oxford’da yurtdışı stajını yaptı. Doğankent, Kemaliye ve Şarkikaraağaç’ta Kaymakamlık, Artvin’de Vali Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği Genel Müdürlüğü görevinden sonra Fransa-Paris’te 5 ay süreyle dil eğitimi ve Fransız İdari Sistemi üzerine incelemeler yaptı. 2004 yılında Daire Başkanı olarak atandığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünde 2006’da Genel Müdür Yardımcısı, 28.05.2010 tarihinde ise Genel Müdür olmuştur.
03/05/2013 tarihinden itibaren Sinop Valiliği görevini, 16.02.2015 tarihinden itibaren Bingöl Valiliği görevini ve 13.06.2017 tarihinden itibaren Aydın Valiliği görevini yürütmüştür. Bakanlar Kurulunun 09.06.2020 tarih ve 2020/274 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle İzmir Valisi olarak atanan Yavuz Selim KÖŞGER, evli ve 4 çocuk babasıdır.
Sayın Valim öncelikle biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Konya’da, 1964’te dünyaya geldim. 1986’da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdikten sonra 1987–1990 yılları arasında Dernek Denetçiliği yaptım. 1990’da Kırşehir Kaymakam Adayı olarak mülkî idare amirliğine adım attım. Yapraklı ve Beydağ kaymakam vekilliği görevlerimin ardından, İngiltere – Oxford’da yurt dışı stajımı tamamladım. Doğankent, Kemaliye ve Şarkikaraağaç’ta kaymakamlık, Artvin’de vali yardımcılığı görevlerimi ifa ettim. Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği Genel Müdürlüğü görevimi takiben Fransa-Paris’te 5 ay süreyle dil eğitimi ve Fransız İdarî Sistemi üzerine incelemelerde bulundum. 2004’te daire başkanı olarak atandığım Mahallî İdareler Genel Müdürlüğünde, 2006’da genel müdür yardımcılığı, 2010’da ise genel müdürlük görevine getirildim. 3 Mayıs 2013 tarihinden itibaren Sinop Valiliği, 16 Şubat 2015’ten itibaren Bingöl Valiliği ve 13 Haziran 2017’den itibaren Aydın Valiliği görevlerini yürüttüm. 09 Haziran 2020’den bu yana da vali olarak güzel İzmir’e ve İzmirlilere hizmet etme gayretindeyim. Evli ve 4 çocuk babasıyım.
Göreve başladığınızda İzmir, COVID-19 süreci ile mücadele içine girmişti. İzmir’in şu anki COVID-19 sürecini açıklayabilir misiniz?
Koronavirüs, tıpkı Aydın Valiliğim sırasında olduğu gibi İzmir’de göreve başladığım 2020 haziranında da tüm dünyada ve ülkemizde olduğu gibi İzmir’de de ciddi anlamda tehdit oluşturuyordu. Tabi burada devletimizin aldığı önlemler, yürütülen titiz çalışmalar, ilgili tüm kurum ve kuruluşların, sağlık çalışanlarımızın, kolluk kuvvetlerimizin, STK’larımızın ve daha aklımıza gelmeyen pek çok kesimin gayretlerine, vatandaşlarımızın olumlu yaklaşımı ve tedbirlere riayet etmeleri eklenince önemli yol kat edildi. Hatta aşılama çalışmalarının başlaması ve tam kapanma sürecinin etkisiyle -İzmir özelinde konuşuyorum- rahatladık. Aşılama oranının il nüfusunun % 82’yi bulduğu yani mavi kategoriye geçtiğimiz dönemde bu sanırım bir rehavet oluştu ki; vaka sayılarımızda artış gözlenmeye başladı. Gerek şahsi sosyal medya hesabımdan gerek valiliğimiz sosyal medya hesaplarından gerekse basın aracılığıyla vatandaşlarımıza sık sık çağrıda bulunarak tedbirleri elden bırakmamalarını istiyoruz. Bu vesileyle tekrar edeyim; lütfen koronavirüsü hafife almayalım. Maske-mesafe-temizlik kurallarına titizlikle uyalım. Hala aşı olmayan vatandaşlarımız aşılarını olsun. Elimizde şu an bu tedbirlerden daha etkili bir metot yok. Dünyada yok. O nedenle daha dikkatli ve duyarlı olmak, Sağlık Bakanlığımızın telkin ve tavsiyelerine uymak durumundayız.
Göreve başlamanız yakın zamanda 1 yılı doldurdu. Pandemi gölgesinde geçen ve oldukça yoğun bir trafik çerçevesinde ilerleyen 1 yılınızı nasıl değerlendirirsiniz? Pandemiyi ayrı tutarsanız, nasıl bir İzmir aldınız, nasıl bir İzmir var ve nasıl bir İzmir olacak?
Zaman hızlı akıyor, 1 yılımız geride kaldı. Tabi ülkenin 3. büyük kenti, Ege’nin incisinde mülki idare amiri olunca bizler için zaman mefhumu pek bir anlam ifade etmiyor. İzmir’i elbette; demokrasisi, kültürü, ekonomisi, eğitim düzeyi, sağlık altyapısı ve daha pek çok sistemi oturmuş bir kent olarak bulduk. Ancak nüfus yoğunluğu fazla ve belirli merkezlerde toplanmış bir büyükşehrin belli başlı sıkıntıları olduğu da yadsınamaz. Geride kalan zamanda bizlere en çok iletilen konuların başında ulaşım ve altyapı sıkıntıları yer alıyor. Onların çözümü noktasında merkezi idarenin ildeki temsilcisi olarak yerel yönetimler ile elimizden geldiğinde gayret ve iş birliği içerisinde hareket ediyoruz. İnşallah İzmir ilerleyen yıllarda, büyük sorunları çözüldüğünde, adına yakışır şekilde daha güzel bir kent kimliğine bürünecek.
İzmir genelinde vatandaşlara toplam ne kadar aşı uygulandı?
Sağlık Bakanımızın açıkladığı son verilere göre; ilimizde aşılanan vatandaşlarımızın sayısı 5 milyonu geçti ve ilk soruda da belirttiğim gibi ağustos ayının son haftası itibarıyla il nüfusunun %82’ye yakını aşılandı ve mavi kategoride yer alıyoruz.
İzmir Valiliği, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yeni tip Coronavirüs tedbirleri kapsamında açıklanan Ekonomik İstikrar Paketi’nde yer alan, bin lira tutarındaki nakdî yardımların, hak sahiplerinin evlerine gönderileceğini bildirmişti. İzmir’de şu zamana kadar kaç kişiye ne kadar yardım yapıldı?
İlimizde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı aracılığıyla, pandemi sürecinde, sözünü ettiğiniz yardımlar kapsamında 537 bin 106 kişiye toplam 551 milyon 261 bin 900 TL nakdî yardım ulaştırıldı.
30 Ekim’de yaşanan üzücü depremin ardından hasar görmesi nedeniyle yıkılan 33 okulun iş insanlarının desteğiyle yeniden yapılacağını açıklamıştınız. Bununla ilgili çalışmalar başladı mı? Yakın zaman içerisinde de AFAD ile ‘Afet Farkındalık Eğitimi İş Birliği’ protokolü de imzaladınız. Bunun hakkında da bilgi verir misiniz?
İlimizi derinden sarsan büyük depremde malumunuz, sadece konutlar değil okullarımız da ciddi hasar gördü. Bu doğrultuda yetkili kurumlarımız tarafından tespit edilip yıkılan 33 okulun yeniden yapım sürecini depremin akabinde kısa sürede başlattık. Ocak ayında da düzenlediğimiz ve kent dinamiklerinin bir araya geldiği toplantıyla bu okullarımızın yeniden yapım sürecini Büyükşehir Belediyesi ile sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla hızlandırma kararı aldık. Depremden önce riskli 50 okulu devlet olarak yıkmıştık, deprem sonrası yıkılan 33 okulu da İzmirli iş adamlarımız, sivil toplum kuruluşlarımız ve büyükşehir belediyemiz ile birlikte ayağa kaldıracağız. İzmir’de eğitim hayatının sekteye uğramaması için gerekli tedbirleri alıyoruz, almaya devam edeceğiz. Bugüne kadar gelinen süreçte, sağ olsunlar, hayırsever vatandaşlarımız ve iş insanlarımız elini taşın koydu ve okul temelleri atılmaya başlandı. İnanıyorum ki; ilerleyen süreçte bu hayırlı işe İzmir’in tüm ileri gelenleri destek olacak ve derslik açığımızı kısa sürede kapatacağız.
Afetler dünyanın önemli bir gerçeği. Önemli olan; başta insan yaşamını sonra diğer değerli unsurları korumak adına atılacak adımlardır. Afet farkındalık eğitimi iş birliği; ilimizdeki afet risklerinin azaltılması, afet ve acil durumlara hazırlık çalışmalarını, ‘2021 Türkiye Afet Eğitim Yılı’ kapsamında yürütülecek faaliyetlerin eşgüdüm, iş birliği ve koordinasyonunu kapsıyor. Bu anlamda Ege Üniversitesi ile İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü (AFAD) arasında sizin de belirttiğiniz gibi ‘Afet Farkındalık Eğitimi İş Birliği’ protokolü imzaladık. İzmir’imizin depreme hazırlanması ve deprem riskinin araştırılması noktasında, kentteki tüm üniversitelerle iş birliği içerisinde çalışma yürütüyoruz. Zeminimizde, 17 canlı fay hattı bulunuyor. Muhtemel depremlerin daha az zararla atlatılması yönündeki çalışmalara; tüm üniversitelerimizin, toplum bileşenlerinin, kamu kurumlarının, özel sektörün, odaların ve vatandaşlarımızın katkı sunması gerekiyor. Afet farkındalık eğitimi işbirliği; sadece deprem ile ilgili değil, ilimizdeki tüm afet risklerinin azaltılması, afet ve acil durumlara hazırlık çalışmalarını, ‘2021 Türkiye Afet Eğitim Yılı’ kapsamında yürütülecek faaliyetlerin eşgüdüm, iş birliği ve koordinasyonunu içeriyor.
İzmir Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı Zekeriya Mutlu geçtiğimiz günlerde sizleri ziyaret etti. Siz de göreve geldiğinizden beri pandemi olmasına rağmen sahada esnafı ziyaretlerde bulunuyorsunuz. Esnafın sizden ne gibi beklentileri oluyor?
İlimiz esnafının temsilcisi Zekeriya Bey’in ziyaretlerini memnuniyetle karşıladık. Pandemi döneminde epey sıkıntı yaşayan esnafımızın durumuyla ilgili değerlendirme ve istişarelerde bulunduk. Kendileri, doğrudan halka mal ve hizmet sunumu yapan esnafın, içinde bulunduğumuz zor süreçte iş potansiyelinin oldukça düştüğünü ifade etti. Esnaf ve sanatkarın nabzını en doğru tutan sivil toplum kuruluşu olarak, yaptıkları sokak çalışmaları ve rakamlarla destekledikleri raporları ve beklentilerini bize aktardılar. Gerek esnaf odalarından iletilen verilerden gerek kendi gözlemlerime dayanarak şunu söyleyebilirim ki; İzmirli esnaf ve sanatkâr, diğer şehirlerdeki meslektaşlarına nazaran daha şanslı. Esnafımız da bizi doğrular nitelikte; valiliğimizi, yerel yönetimleri, STK’ları ve -güçleri nispetinde- vatandaşlarımızı, yanlarında ve destekçi olarak gördüklerini kaydetmektedir. Kentin valisi olarak, ekonomimizin temel direği esnafımızın sorunlarının ve çözüm önerilerinin, üst makamlara taşınması noktasında elimizden gelen gayreti ortaya koyduğumuzun bilinmesini isterim.
Göreve geldikten 1 ay sonra sosyal medya hesabınız Twitter üzerinden “İzmirli gençler; İzmir’in en önemli sorunu nedir? İzmir’de en öncelikli yapılması gereken iş nedir? Bu mesajın altına veya #izmirinenönemlisorunu başlığı altına yazarsanız hepsini tek tek okuyacağım ve gerekenlere cevap vereceğim” demiştiniz. İzmir’in en önemli sorunları arasında yer alan sorunlar neler paylaşabilir misiniz?
Gençlerimizin fikirlerinin, hayata ve geleceğe bakışlarının çok kıymetli olduğuna inanıyorum. Ülkemizi emanet edeceğimiz, devletimizi-milletimizi daha müreffeh yarınlara taşıyacak kesim onlar. Daha önce de pek çok kez ifade ettiğim üzere, genç nüfus, bizim en büyük zenginliğimiz. Bu gerçekten hareketle, kendileriyle, en çok vakit geçirdikleri mecra olan sosyal medya aracılığıyla temas edip, değerli fikirlerini, İzmir’e ne kadar hakimler, İzmir’i ne kadar yaşıyorlar, bu güzel şehirde neleri eksik görüp biz idarecilerden neler bekliyorlar öğrenmek istedim. Elbette bu anlamlı ankete yoğun bir katılım gerçekleşti. Ve anladık ki; sadece de sosyal medyada vakit geçirmiyorlar. Gençlerimiz, şehrin sorunlarını yaşıyorlar ve yaşadıkları sıkıntıları çekinmeden de dile getiriyorlar. Yüzlerce farklı yanıt arasından en öne çıkanları, sosyal donatı alanlarının artırılması başlığı altında toplayabiliriz. Sportif faaliyetleri daha kaliteli icra edebilecekleri tesisler, kapsamlı kütüphaneler de talep ediyorlar. Gençliği sadece sosyal medyada değil, karılaştığımız her ortamda, programlarımızda zaman zaman da valilik makamında dinliyor, taleplerini yerine getirmek için elimizden geleni yapıyoruz.
Bana göre İzmir'in en önemli sorunu yağmur yağdığında sel basması diyebilirim. Rögar kapaklarının tıkanıklığı yüzünden İzmir yaşanan yağmurlar sonrası maalesef sosyal medyaya bile düşüyor, vatandaş eziyet çekiyor. Bu sorunu çözmek için ne gibi adımlar atılıyor ya da yere çöp atanlara para cezası gelse rögarların tıkanıklığı, denizin kirliliği gibi sorunlar azalmaz mı? Malum İzmir’i kirletenler yine İzmir’de yere, denize çöp atanlar… Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İzmir’in altyapı ile ilgili sıkıntılar olduğu hepimizin malumu. Görev alanı gereği kamu kurumlarının sorumluluğu olan konularda bizzat tarafımdan gereken denetimler yapılıyor ve ilgililere gereken talimatlar veriliyor Konunun asıl muhatapları olan büyükşehir ve ilçe belediyelerinin sorumluluğunda olan kısmında ise, gerek gördüğümüz aksaklıkları, gerekse vatandaştan bize gelen şikayetleri, ilgili birimlere yönlendirip takipçisi oluyoruz. Yere çöp atmanın idarî bir yaptırımı olmakla birlikte, 4,5 milyona yakın nüfusu olan bir medenî kentte her bireyin başına da polis-zabıta dikemeyiz, zaten dikmemeliyiz de… Herkes önce kendi vicdanının polisi-zabıtası olarak, topluluk içerisinde yaşamanın, genel halk sağlığını, toplum ve ahlak kurallarını önceleyerek hareket ederek yaşamalıdır. Önce kendimize, sonra diğer insanlara ve canlılara, doğaya… Özetle çevreye saygılı olmak, İzmir’i, ülkemizi, hatta dünyayı daha yaşanabilir hale getirmeye yetecektir diye düşünüyorum.
Sayın Valim bir gününüz nasıl geçiyor. Kaç saat çalışıyorsunuz?
Bir ilin mülkî idare amiri olmanın gereğiyle, mesai mefhumu gözetmediğimizin bilinmesini isterim. Bizler 8-5 tabir edilen şekilde görev ifa edemeyiz. Allah korusun bir deprem olur günlerce sahada sevk ve idare görevi yürütürüz, yeri gelir sabahın ilk ışıklarında bir orman yangını ile ilgili havadan gözlem ve koordine yaparız. Buna benzer birçok örnek verebilirim. Elbette kendimize ve ailemize ayırdığımız zamanlar da var. O anları da gündemi takip etmek ve iletişim kanalları açık olmak kaydıyla, dinlenmeye, okumaya ve birbirimize ayırmaya gayret gösteriyoruz.
Sayın Valim İzmir halkından istekleriniz var mı?
İzmir halkının, kıymetli hemşehrilerimizin, her daim sağlıklı ve huzurlu olması temennisiyle, bu güzel kentin kıymetinin bilinmesi hepimizin öncelikli isteği olmalıdır. Aydın, kültürlü ve misafirperver İzmirliler, inanıyorum ki; İzmir’in çok daha iyi yerlere getirilmesi için sorumluluk duygusuyla hareket edecek, hayatın her alanında ellerini taşın altına koymaktan çekinmeden, gayretle çalışarak, İzmir’e Avrupa’nın hatta dünyanın önde gelen kentlerinden biri olma kimliği kazandıracaktır.
Yavuz Selim Köşger Özgeçmişi
03.01.1964 tarihinde Konya’da doğdu. 1986 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdi. 1987–1990 yılları arasında Dernek Denetçiliği yaptı. 1990 yılında Kırşehir Kaymakam Adayı olarak mesleğe başladı. Yapraklı ve BeydağKaymakam vekillikleri ardından İngiltere – Oxford’da yurtdışı stajını yaptı. Doğankent, Kemaliye ve Şarkikaraağaç’ta Kaymakamlık, Artvin’de Vali Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği Genel Müdürlüğü görevinden sonra Fransa-Paris’te 5 ay süreyle dil eğitimi ve Fransız İdari Sistemi üzerine incelemeler yaptı. 2004 yılında Daire Başkanı olarak atandığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünde 2006’da Genel Müdür Yardımcısı, 28.05.2010 tarihinde ise Genel Müdür olmuştur.
03/05/2013 tarihinden itibaren Sinop Valiliği görevini, 16.02.2015 tarihinden itibaren Bingöl Valiliği görevini ve 13.06.2017 tarihinden itibaren Aydın Valiliği görevini yürütmüştür. Bakanlar Kurulunun 09.06.2020 tarih ve 2020/274 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle İzmir Valisi olarak atanan Yavuz Selim KÖŞGER, evli ve 4 çocuk babasıdır.